ANTAKYANIN COĞRAFİ TARİHİ

 


ANTALYA - Tarihçe

Coğrafi Tarihi

Anadolu'nun güneyinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin
sınır vilayetlerinden biri olan Hatay ilinin yönetim
merkezi Antakya, 36 10' kuzey enlemi ve 36 06'
doğu boylamı ile yurdumuzun en güneyinde yer
alan kent niteliğindeki yerleşme merkezidir.

 

Akdeniz iklim bölgesinin doğu ucunda, kıyıdan
22 km. kadar içerde olar kentin denizden yüksekliği
yaklaşık 80 m.dir. Kuzeyde Amanos Dağları (Nur Dağları)
ile güneyde Kel Dağ (Cebel-i Akra) arasında
kalan Aşağı Asi Vadisi'nin başlangıcında, Kel Dağı'nın
kuzeydoğusunda, 440 m. rakımlı Habib-i Neccar Dağı'nın
eteklerindedir. Kentin kuzeydoğusuna doğru gelişen
ve Hatay çöküntü alanının ortasında yer alan Amik
Ovası, zirai potansiyeli çok yüksek kalın bir alüvoyal
toprak tabakası ile kaplı olup, aynı zamanda ilin en
büyük toprak düzlüğünü oluşturur. Başta Asi Nehri
olmak üzere, Karasu ve Afrin Çayı ile beslenen Amik
Ovası'nda, yakın zamanlara kadar Amik Gölü adı ile
bilinen bir göl vardı. Ancak uzunluğu 16 km., genişliği
10 km. olan gölün ve göl çevresindeki bataklıklarla
beraber 310 km2'yi bulan arazinin bir bölümünün
kurutulması ile göl kayboldu. DSİ tarafından yürütülen
ve 1955 yılında başlayıp 1980 yılında tamamlanmış
olan kurutma işlemi sonucunda elde edilen zirai
verimi yüksek topraklar çiftçilere dağıtılarak
tarıma açılmıştır.

 

Antakya'nın ortasından geçen ve ovanın kurutulması
çalışmaları sırasında nehir yatağının kentin içinden
geçen kısmı ıslah edilerek düzgün bir kanal haline
getirilmiş, Antik Çağ'ın Orontes'i olan günümüzün
Asi Nehri'nin kaynağı, Lübnan Dağları'dır. Amanoslar
ile Keldağ arasında bir yatak oluşturan Asi Nehri'nin
toplam uzunluğu 380 km. olup, nehrin büyük bölümü
Suriye toprakları içinde bulunmaktadır. Kuzey
yönünde yaklaşık 30 km. boyunca Türkiye-Suriye
sınırını oluşturacak şekilde akan Asi Nehri, topraklarımıza
girdikten sonra batıya döner ve bugün hemen hemen
tümü kurutulmuş olan Amik Gölü'nün ayağı Küçük Asi
ile birleştikten sonra güneydoğu doğrultusuna yönelir
ve yaklaşık 40 km. sonra Samandağ'ın güneyinde bir
delta oluşturarak Akdeniz'e kavuşur. Antik çağda küçük
tonajlı nehir gemilerinin seyrüseferine imkan veren
ve Antakya'yı asırlar boyu Akdeniz'e bir su yolu
ile bağlanmış olan Asi Nehri'nin bugün akıttığı ortalama
su miktarı, kentin içinde 5.04 m3/sn.dir. Asi'nin Antakya
içinden geçen ve bir kanal haline getirilmiş olan yatağı,
yaklaşık 2 km. uzunluğunda ve 30-35 m. genişliğindedir.
Kentin kuzeydoğusunda, üzerinde Demir Kapı'nın yer
aldığı, St. Piyer Kilisesi yakınından geçen ve bir sel
yatağı niteliğinde olan Hacı Kürüş Deresi ile
güneybatıdaki Hamşen Deresi (Memekli Köprü'nün
altından ve kışlanın yanından geçen) Habib Neccar
Dağı'ndan doğarak Asi'ye doğru akan iki önemli su
yatağıdır.




 

XIX. yüzyıldan beri nehrin karşı tarafında,
kuzeybatıdaki düzlüklerde kurulan yeni mahallelerle
büyüyerek kendi mimari karakteri içinde gelişen Yeni
Antakya'yı nehir ile Habib Neccar Dağı arasında kalan
Eski Antakya'ya bağlayan dört köprüden üçü,
bulundukları yer ve malzemeleri itibariyle tamamiyle
yeni köprülerdir. İçlerinde en eskisi olan dördüncü köprü
ise asırlarca yaya ve araç trafiğine hizmet etmiş
olan eski köprünün bulunduğu yerde, modern malzeme
kullanılarak inşa edilmiş, yeni bir köprüdür. Amik
Gölü'nün Asi Nehri aracılığı ile kurutulması projesi
çerçevesinde, Asi'nin genişletilmesi ve yatağının
taranması çalışmaları sırasında kentin Roma Çağı'ndan
beri ayakta duran bu ünlü taş köprüsü (ki Diocletian
zamanında yapıldığı tahmin edilir), 1972 yılında Hunharca
ve acımasızca yıkılarak yerine bugünkü betonarme köprü
inşa edilmiştir.

 

Tepelerin zirvelerine tırmanarak kenti çepeçevre saran
sur kalıntıları ve kalesiyle kentin adeta simgesi olan ve
dizi tepelerin oluşturduğu doğal bir engeldir.

 

Antik Çağdaki ismi Silpius olan Habib Neccar Dağı'nı
da içine alan Keldağ sırası, altyapı serpantin ve gabro
gibi yeşil renkli kütlelerin oluşturduğu, üst kısımlarda
ise bazalt ve kalkerin hakim olduğu jeolojik bir yapıya
sahiptir. Habib Neccar'ın kuzeybatı yamaçları, genç
fayların dik basamaklar oluşturduğu parçalanmış, arızalı
yüzeyler halindedir.

 
Antakya ve civarında Akdeniz iklim tipi egemendir.
Bu nedenle kentte yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve
yağışlı geçer. Ancak, kıyı şeridi ile dağların arka
kısımları ve yükseltisi fazla olan yerler arasında iklim
koşullarındaki bölgesel farklar nedeniyle Antakya'daki
iklim koşulları kıyı şeridine kıyasla biraz farklılık gösterir
. Bu nedenle sıcaklık, kıyılarda yüksek değerlerde kalır.
Yazların, kıyı şeridine kıyasla daha serin geçmesinin bir
nedeni de en sıcak ortalamaların kaydedildiği ayların aynı
zamanda, Antakya'da rüzgarın en hızlı estiği ve en çok
esme sayısına ulaştığı aylar oluşudur. Antakya'da yıllık
sıcaklık ortalaması 18.2 derecedir. En yüksek sıcaklık 26
Ağustos 1962'de 43.9 derece, en düşük sıcaklık ise 15 Ocak
1950'de -14.6 derece olarak kaydedilmiştir. Yılın 148.2
günü açık, 156.2 günü bulutlu, 60.5 günü kapalı geçmektedir.
Antakya'da yaz günleri ortalaması yılda 172 gündür. Kış günü
genellikle görülmez. Donlu günler yıllık ortalaması 7 gün, karlı
günler yıllık ortalaması ise 0.9 gündür. Antakya'da yıllık ortalama
nem oranı %69'dur. Antakya'da kış aylarında en yüksek
değerlere ulaşır. Sonbahar ve ilkbahar daha az yağış
alan aylardır. Temmuz ve Ağustos aylarında hiç yağış
almayan Antakya'da yıllık yağış ortalaması 1173.4 mm.dir.
Özellikle bahar aylarındaki sağanaklar meşhur olup kısa
bir süre içinde kentin sokaklarını dereler haline getirir.

Bugün 11 ziyaretçi (36 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol