BİNGÖL TURİZMİ

Bingöl İli, özellikle doğa zenginliği ile yerli ve yabancı
turistleri kendine çekebilecek potansiyele sahiptir.
Tarih boyunca Bingöl'ün birçok kavimler tarafından
otlak ve yayla olarak kullanılması sonucu, ilin önemli
tarihi eserlere sahip olması mümkün olmamıştır.
Bu nedenle, ilin kültür turizmi açısından fazla bir
beklentisi bulunmamaktadır. Bingöl, temel çekiciliğini
doğasının zenginliğinde ve güzelliğinde bulmaktadır.
Bingöl'ün doğa güzelliğini ünlü Türk yazarı ve gezgini 
Evliya Çelebi , seyahatname adlı eserinde uzun 
uzadıya anlatır. Evliya Çelebi , Türkiye'nin çeşitli 
yörelerinde bulunan yaylaları ismen sayar ve bu
yaylaların içinde en meşhur, en güzel ve en 
beğenilen yaylanın Bingöl Yaylası olduğunu 
söyler. Ünlü gezgin, Bingöl yaylalarında bulunan
bitki türlerinden, çok çeşitli çiçeklerden, göllerden
ve bu göllerde yetişen balık türlerinden hayranlıkla 
söz eder ve göllerle ilgili efsaneleri dile getirir. 
Bingöl arazisi çok dağlıktır. Yükseklikleri 3000 
metreyi aşan dağlar bulunur.Dağlar üzerindeki
yaylalar ve düzlüklerin yükseklikleri 2000 metreden
aşağı düşmez. Ova niteliğindeki yerler bile 1000 
metrenin üzerinde bulunmaktadır. Bingöl ovasının 
dört tarafı dağ sıralarıyla çevrilidir. Dağların yüksek
kısımlarını doruklar, buzul gölleri; etek kısımlarını 
ise moren kalıntıları kaplar. Dağlar genellikle seyrek
ormanlık olup, güney bölümlerinin bazı kısımları
çıplaktır. Meşe ormanları dağların 1800 metreden 
aşağı kısımlarında görülür. 
Volkanik sahaların en çok rastlandığı yer Göynük 
suyu ile Peri Suyu arasındaki bölgedir. Volkanik
olan bu bölge çukurluk ve yükseltileriyle dağların 
genel durumunu bozacak niteliktedir. Ayrıca buradaki
dağların bünyesinde kısmen bazalt türünden akıcı,kısmen
andezit tipinde kıvamlı lavlar büyük yer tutar. 
Üçüncü zaman sonlarındaki tektonik olaylar neticesinde
kırılmalardan sonra yeryüzüne çıkan lavlar bir örtü gibi 
etrafa yayılmıştır. Bu arada bazı kırılmalar sonucunda bu
örtünün bazı kütleleri çökmüş, bazıları ise yükselmiştir.
Bingöl iline adını veren Bingöl Dağları bu zamanda 
oluşmuştur. 
Yaylalar ve doğal göllerin yanında göletler, ormanlar, 
mesire yerleri, soğuk sular, termal su kaynakları, 
içmeler, Güneşin Doğuşu, Yüzen Ada, av turizmine 
ve kış sporları etkinliklerine uygunluk doğaya dönük
turizm potansiyeli içinde sayılabilir. Turizm 
çeşitleri bu alanlarda yaygınlaştırılabilir. Konuya bu
açıdan bakıldığında, yayla turizmi, sağlık turizmi,
orman turizmi, av turizmi ve kış sporu etkinlikleri 
gerekli tedbirlerin alınması durumunda ilin 
sosyo-ekonomik kalkınmasına önemli ölçüde 
katkı sağlayacak alanlar olacaktır. 
 Bingöl ilinde belli bir tarihi geçmişe ve insan 
eliyle işlenmiş bir yapıya sahip olan mağaralar vardır. 
Mağara, Kiğı ilçesinin Çiçektepe köyünde, Sivri
Dağı'nın eteğinde bulunmaktadır. Mağarada iki 
oda, at için yer, yemlik ve çocuk beşiği mevcuttur.
Mağaranın bulunduğu yer oldukça eğimli bir yapıya
sahiptir. Ayrıca Mağara önündeki mevcut yolla Erzincan'a
gidildiği rivayet edilmektedir. 
Bu mağara, Kiğı'nın çok eski çağlardan beri insan 
topluluklarına mesken olduğunu göstermektedir. 
Zağ Mağarası, Murat Nehri kıyısında, Gökçeli ve
Yenidal köyleri arasında sarp bir kayalıkta 
bulunmaktadır. Murat Nehri'ne bakan tarafı 
yerden 200-300 metre yükseklikte olup kayaların 
oyulmasıyla yapılmıştır. 
Mağara, üç kat üzerinde kurulmuştur. Her bir 
katında da 26 oda mevcuttur. Katlar arası 
geçiş yuvarlak bacalarla, odadan odaya geçişler 
ise kapılarla sağlanmıştır. Birinci katta Zahire deposu 
olarak kullanıldığı sanılan kuyular, alt katta oturma
odaları, en üst katta iki haremlik odası mevcuttur. 
Mağara zaman içinde hasar görmüşse de şu anda 
17 odası hala yapısını korumaktadır. 
Yayladere ilçesine bağlı Kalkanlı Köyü yakınlarında
bulunan mağaralar, bir çok oyma sanatı ile süslenmiştir.
Mağaralar ve mağaraların çevrelediği şelale turistik bir
öneme sahiptir. 
Kübik mağarası, Karlıova ilçesinin Kübik Köyü yakınlarındadır.
Içinde cilalı Taş ve Tunç Devrine ait bazı kalıntılar vardır.
Duvarlarında bir takım oymalar ve işlemeler mevcuttur. 
Volkanik bir dağ olan Sülbüs Dağı Yayladere 
ilçesi'nin Kuzey Batısında yer almaktadır. Tepesi 
her zaman karlı görülür. Sivri bir koni görünümündedir.
Dağcılar buraya her yıl uğrarlar. Ayrıca bu dağda çeşitli 
av da yapılır. Dağın üstü düz olmakla beraber, uzaktan 
sivri görünür. Üstünde bir ziyaret vardır ve heybetli bir
görünüm taşıdığı için çeşitli efsaneler yaşatır. Rivayete 
göre sülbüs adındaki genç bir delikanlı, starı adındaki 
güzel bir kıza aşık olur. Araya giren bir cadı bunların 
evlenmesine engel olur. Oğlan aşkından verem hastalığına
yakalanarak ölür. Bu üzüntüye dayanamayan kız da çok 
geçmeden ölünce vasiyeti üzerine sevgilisinin yanına gömülür.
Fakat cadı mezarlarının bile arasında dikenli bir ağaç 
şeklinde filizlenerek onları orada da ayırmak ister. ve 
bunların öteki dünya da bile birbirlerine kavuşmadıkları
rivayet edilir 
Uzundere Köyünün adını aldığı derenin, Büyük 
Çır Taşı adı verilen 100 m. yükseklikteki kayalığın
ortasından geçen güzel görünümlü bir şelaledir. 
Su 50 m. yükseklikte alt tarafı kayalık olan dere yatağına 
düşerken güzel bir görünüm arz etmektedir. 
Ilıca Bucağı merkezine 8 km. uzaklıkta olan Şelale'ye 
iki ayrı yoldan gidilmektedir. Çır Taşı'nın olduğu 
bölgede ayrıca kayalıklar, mağaralar bulunmaktadır. 
Bu kayalıklarda daha çok yırtıcı kuşlar yaşar
